12.11.2009

Kendi sitemi kurdum

Bundan sonra "Orospu yazmışsınız, biz onu fahişe olarak değiştirdik" sansürü yok!

"İbneye ibne dedin, ayrımcısın, homofobiksin. Kürde Kürt dedin bölücüsün." laga lugası yok!

Bir türlü doğru giremeyen satır arası, paragraf arası, bold karakter, italik karakter ıvır zıvır sorunu yok!

"Yazıyı göndereli 16 saat oldu, yayına giremedi bir türlü. Konu çoktan bayatladı. Şu son saat gelişmelerini bileydim sonunu şöyle bağlardım" tırmalaması yok!

Kendi sitemi kurdum.
Bundan sonra graliça da çıplah anacığım!


Beklerim. www.bakiselamlar.com


KNB

28.10.2009

Mahmur'dan abim gelmiş!

Ah cigerim! Ben senin pişman olabilme ihtimalini sevebilirdim ama “Degilim lü lü lü lü!” dedin.

Ben senin, dağlarda 14 yıldır patates soyup, dereden su taşımış olabilme, askere, polise, bebeğe tetik çekmemiş olabilme ihtimalini de sevebilirdim ama,
2008 yılında yakalanan 9 bin 200 kilo eroin, 9 bin 400 kilo esrar, 569 kilo afyon, 100 kilo kokainin, paketlenmesinde bile çalışmadın mı be cigerim?

Ah cigerim, ah bana hiç benzemez kardeşim!

Ben senin ‘Barış Bilmemnesi’ olabilme ihtimalini de sevebilirdim ama,
o 150 bin dolarlık cipleri, yılda 500 milyon dolarlık uyuşturucu kaçakçılığı,
her yıl Türkiye’ye soktuğun 400 bin ton kaçak et, milyon dolarlık akaryakıt kaçakçılığı parasıyla almadın mı?

O son model ciplerde, Türkiye üzerinden TIRlarla Avrupa’ya sevk ederken havasızlıktan öldürdüğün Afganistanlı Pakistanlı garibanların da kanı yok mu be kardeşim?

Senin ‘torbacı’larına önlem olarak ilkokulların önüne bile polis dikilmemiş olsaydı, kamyonda havasızlıktan öldürdüğün mültecileri çöp gibi tarlalara dökmemiş olsaydın, “Mağarada yıllarca zor koşullarda yaşadılar” cümlesi vicdanımı sızlatabilirdi bile...

Merhametim sevgimden güçlüdür benim, hoşlanmasam bile sana merhamet duyabilirdim.

AKP’nin “ Artık Nevruz’da, yanan lastiğin üzerinden, birlikte, elele atlayacağız“, “Çiğköfteyi aynı leğende birlikte yoğuracağız...” edebiyatına da inanabilirdim.

Son gelişmelerde doğal bulduğum tek şey, AKPlilerin, ‘terörist’, ‘vatan haini’ dediğimiz seninle empati yapabilmesidir benim şedit kardeşim!
AKPKK koalisyonu olarak, aynı kaba zıçmakta tamamen haklısınız.
Çünkü;

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1.maddesi, ‘terör’ü şöyle tanımlar:
“Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”

Bu tanıma göre, AKP bir terör örgütüdür. Yedi yıldır yaptığı tüm icraat, yukarıdaki tanıma aynen uymaktadır. Sadece adı ‘parti’dir.
PKK’nın da aslında ‘örgüt’ değil, ‘siyasi parti’ (Partiya Karkare Kurdistan) olduğunu söyleyen Kürtçü liboşlar, AKP’yi ‘terör örgütü’ tanımından koruyan ‘siyasi parti’ etiketini PKK’ya da yapıştırma gayretindedirler.

Ah cigerim!

Bebeğin nüfus kağıdına, ırkını, etnisitesini doğduğu saat kaydeden ırkçı Amerika’dan gelen talimatla, “Amerika’ya Anahtar Teslim Mezopotamya Açılımı” yaptığını bilmesem, hala sana ‘Kürt’ derken rahatsız olmasam, bana yaptığın ırkçılık suçlamasına bile ses çıkartmayabilirdim.

Ama, ırkçının feriştahı efendilerin, Kuzey Irak’ı Türkmen-Kürt-Arap diye bölerken ırkçılık değil, ben “Türklük hem alt hem üst-kimliktir. Türküz” derken ırkçılık...öyle mi?

Bana ırkçı diyen dillerini yesinler senin!

Senin kaçak elektriğini, suyunu ödemekten anam ağlamasaydı, vallahi inanırdım şu “Analar ağlamasın...birlikte...elele...” martavalına.

Şu G3 denilen telefonlara, Diyarbakır’dan bir günde 3 milyon başvuru olmasaydı, kişi başına üç G3 telefonu düşmeseydi billahi “Güneydoğu’ya yatırım yapılmadı. İhmal edildi, en fakir bölge” hikayelerini de yutabilirdim. “Mahmur’dan abim gelmiş, hoş gelmiş” başlıklı yazılar attırabilirdim bu köşelere.

“Abime Bağkur’dan maaş bağlansın. Dağda geçirdiği yıllar hizmete sayılsın. TOKİ’den ev, OYAK’tan Röno verilsin” derdim. “Kamu’ya alınacak 32 bin yeni personel içinde Kandil’den gelen kızkardeşime de kota açılsın” falan yazardım.

Ha, yoksa benim yazmama gerek yok mu, bunlar zaten sağlanacak mı sana?

Ah benim biji biji biji le le le le diye transa girmiş, bana hiç benzemez kardeşim! AKP’nin nekropolise çevirdiği memleketine hoşgeldin! Bak Norveç de yan çiziyor. Birkaçınızı ihraç edecektik, edemiyoruz. Norveçli seninle elele çiçek toplamak istemiyor, neden acaba?

Ya da efendilerinin ülkesine, Amerika’ya, İngiltere’ye gitmeye kalk bakayım. Vize formundaki “Bir terörist örgüte üye oldunuz mu?” sorusuna YES de bakayım, teey teey gör başına neler gelir...

Ah cigerim, ah aklını ter gibi kafasındaki poşuya silmiş ebleh ve hayin kardeşim!

Sen sınırda 7 dakikada biten sorgunda kanlı ellerini yıkamış gibi yapacaksın, AKP seni yargılamış da suçsuz bulmuş gibi yapacak, hepbirlikte ‘savaş’ dediğin bölücü terör bitmiş gibi yapacaksınız. Böylece TSK’ya da, savunma harcamalarına da gerek kalmayacak, bütçeden savunmaya ayrılan payı da AKP cebellezi edecek, Cumhurbaşkanlığının, Başbakanlığın nereye gittiği belirsiz örtülü ödenekleri yüzde 1500 artırılacak, AKP çocuklarına üçer gemi daha alınacak, beşer tv kanalı daha kurulacak...

Ha! Bir de 8 bakanlık bütçesi kadar bütçesi olan Diyanet’e daha fazla ödenek aktarılacak elbette...

Bu arada TSK konuşsa sen ‘siyasete karışmakla’ suçlayacaksın, konuşmasa ben ‘sessiz kalmakla’. Her hal ve karda TSK suçlanacak yani.

Biz de moronuz ya, ekrana yapışıp AKP kamerasından seyredeceğiz olanları...Ah siz ne uyanık AKPKK koalisyonusunuz böyle! Ne Şark tüccarısınız siz hepiniz!

Ah benim “Feda kültüründen” gelen, eli kanlı katillerin, aşiret ağalarının tecavüzüyle çocuk yaşta kadın olmuş kızkardeşim!

Sırf kadınlık-annelik üzerinden vallahi empati yapabilirdim seninle. Ajda, Sezen, Hülya ve püsküllü abajur gibi giyinen först leydiler için, senin kıyafetlerine bakarak yılın modasının anahatlarını verebilirdim;

“Boyunda fular yerine poşu, gömlek haki renk, dört cepli. Üst cepler kapaklı, alt cepler fermuarli. Altta haki renk dökümlü (drape) şalvar. Ayakkabı: Mekap.”
Fekat şimdi aksesuar olarak, bu kadınlara ne önerebilirim, emin değilim; “Üst ceplerde zula esrar-eroin, belde el bombası, elde kalaşnikof, çantada mayın” mı desem, ne desem...zaten bir kısmının mayını türbanında saklı.

Hani sinerji olsun, empati-sempati olsun diye giyerler mi, takarlar mı emin olamıyorum. Arkadan çekişli palabıyık terzi, cepte esrar aksesuarına ne der bilemiyorum.

Ah benim cigerim! Ah benim mesleği ‘mayın döşemek’, bana hiç benzemez kardeşim! ‘Vatandaş’a kurşun sıkmış ‘vatandaş’ım!

Tam zamanında geldin. Azerbaycan ve KKTC gibi iki Türk Devleti hariç, bütün komşularımızla ‘sıfır sorun’ yaşadığımız, ülke sınırlarını tartışmaya açtığımız (Bkz. Ermeni Protokolü) dönemde teşrif ettin. Her derdimiz bitmiş, geriye “Apo’nun kasık ağrılarını nasıl etsek de dindirsek, kadın göndersek yumuşar mı acep?” sorunsalı kalmıştı.

Ha bir de, “Apo’yu Bodrum’a Türkbükü Paşası mı yapsak?” diye düşünüyorduk.
Selahattin Duman, Bodrum sosyetesinin fırınlanmış hallerini yazmaktan, bir anda “Apo ve bıyıkları sahilde ultraviyole emiyorlardı”ya geçiş yapabilir mi, afallar mı onu konuşuyorduk.

Ah cigerim, ah aynı leğende birlikte çiğköfte yoğuracağım, kardelen maredelen toplayacağım kardeşim!

Benim barışçı, 15 yıldır dağda silahsız, piknik yapan ağabeyim!

Şimdi seni Cumhurbaşkanlığı Köşk’üne yemeğe de davet edeceklerdir. Porselenli, kristalli, gümüşlü sofralarda ağırlamak da isteyeceklerdir.

Git! Git ama, orada da kendi kurallarınla oyna!

Masaya keten örtüler, chemin de table falan serilmiş olabilir. Kaldırt, gazete kağıdı serdir. Cumhurbaşkanı’nı ‘Kürt töre, örf ve adetlerine karşı’ gelmekle, ‘burjuva adeti dayatmakla’ falan suçla.
Ay-yıldızlı tabak takımlarını çıkartmışlarsa, Köşk personelini ‘aşırı milliyetçilik’le suçla. Yemekte Türk mutfağından nadide örnekler sunacaklardır. Köşk aşçısını ‘ırkçılıkla’ suçla.

Sen en iyisi yemeğin mönüsünü önceden Köşk’e ilet. Bir tas asker-polis kanı, yanına iki dilim de ekmek. Doğrarsın.

Hoşgeldin abi! Gelirkene sevkiyata ‘mal’, bavulda nakit de getirdin mi?

7.07.2009

23.12.2008

18.12.2008

İki yanağı olan her yumuşaklık 'surat' değildir!


Birine küfrederken ‘köpek’ kelimesini kullanmadan önce iki kere düşünün diye yazıyorum bu yazıyı. Keyfimden değil vallahi, stresimden...Gittikçe köpekleşerek yaşlanmakta oluşumdan.

Köpeklerde kıskançlık ve adalet duygularının varlığı, Viyana Üniversitesi’nde bilimsel olarak kanıtlanmış.

Deneyler sırasında, hakettiği ödül verilmeyen köpek, verilen görevi artık yerine getirmez olmuş. Ben de son zamanda Gazeteport’a yazamaz olunca köpekleştiğime kanaat getirdim.

İki köpeğe, bir parça yemek karşılığı el sıkma hareketi öğretilmiş. Köpeklerin ikisi de el sıkma hareketini yaptığı halde, birine yemek verilip diğerine verilmemiş.

Ödüllendirilmeyen köpek, öğrendiği tokalaşma hareketini yapmayı bırakmış, stres belirtileri göstermeye başlamış.

Köpeklerde, insandan öte bir adalet duygusu da varmış. Adaletsizce ödüllendirildiklerinde tepki gösteriyorlarmış. Hak etmedikleri halde verilen ödülü almıyorlarmış. Kendimi çok köpek gördüm ey Aziz and Azize okur!

Bir haber sitesinde ‘Köşeyi dönen internet yazarları’ haberini okuyunca, Gazeteport’la bir buçuk yıla yakındır sürdürmeye çalıştığım arızalı ilişki nedeniyle yaptım ‘köpekleştiğim’ saptamasını.

Hadi de küresel kriz yaktı, hedge fonlar kül oldu, sponsor dağa kaçtı, köpeğe verdiğin zaten çeyrek tabak mama, onu da veremiyorsun... bari kafasını, kulaklarını falan okşa da, kendisini mekâna ait hissetsin.

Bilâ bedel elini uzatıp, hala el sıkma hareketini yapmaya çalıştığı için köpeğe bir teşekkür et...allah rızası için, soru sorduğunda iki satır bir açıklama yap köpeğe! Ama sen de haklısın! Köpek muamelesi çekeceğin işin başından belliydi de hayvandır, yanıldı işte.

Köpek dediğin zaten haketmediği ödülü almıyor. Bari yazdığına iki satır cevap ver de havlatma hayvanı. Bırak köpeğin el sıkmayı öğrenmek için harcadığı emeği, zamanı, günde on saat makina başında okuyup yazmak için gözünü kör ettiğine, belini yamulttuğuna değer mi bir onu düşün.

Hani yazan ‘Bugünkü falınızda yol görünüyor’ yazıp -o gün bok yoluna gideceğinizi ima ederek- köşe dolduruyor falan olsa, çek önünden tabağı, vur kıçına tekmeyi, koy yerine başka bir köpeğin adını.

İnternet siteleri ‘köşe yazarı yetiştiriyor’muş da, sonra o internet yazarları, matbu gazete köşelerine transfer oluyorlarmış da ‘köşe dönüyorlar’mış.

Yalan! Külliyen yalan!

İnternet sitesine köşe yazarken köşe dönen yazar sayısı, sırf misyoner pozisyonunda sevişmek için Hristiyanlığı seçen kişi sayısı kadardır. Sıfır, zilch, nil....

‘İnternet sitesi köşe yazarı’ dediğin bedavaya çalıştırılan sigortasız işçidir.

Vakti, emeği sömürülerek rating zıplattıran bir çeşit trombolin,

Okurla tanınmaya çalışan site arasındaki ‘nexus’tur.

Her yazar elli tanıdığına mail atıp ‘Bilmemhangi sitede yazıyorum’ der, o elli tanıdık onar kişiye ‘Halamın oğlu/amcamın kızı/bizim okul mezunu bilmem kim bilmem nerede yazıyor’ maili atar, olur sana çömez yazarın siftah yazısında beş altıyüz konserve okur. O sitenin on tane yazarı olsa yuvarlak hesap 5000 tık sırf yazılardan alır. Eh her okur en az iki sayfaya daha tıklasa günde 15-20 bin tık eder.

Hele bir de Yazar Yarışması numarasına yatarsan, su içinde helalinden günde 50-100 bin tıkın var!. Siteye reklam da çakmaya başladın mı, Nokia telefonu kardeşine verir Blackberry, iPhone falan edinirsin. Doğan görünümlü Şahin’i zaten siteye ‘gazete’ adını verdiğin gün BMW’yle takas ettin. Uçak biletini de ekonomi’den business’e değiştirdin mi tamamsın kurban! Medya patronusun!

Gelsin denek köpekler, tabağı koy önüne-çek önünden, koy-çek, koy-çek. Yanlış hareket yaparsa arada elektrik de ver...

Osuruk nasıl başarısız bir kıçı konuşturma çalışmasıysa, bazı sitelerde yazar olmaya/kalmaya çalışmak da öyle başarısız bir çalışmadır...’Kardeşim sana şöhret sağlıyoruz ya, daha ne istiyo’sun?’ hakaretini göze almadan yapmaya kalkılacak iş değildir.

Şöhret isteyen tek Arapça porno dergi Ceset’e (Jasad=vücut) yazar, tek yazıda şöhreti kuyruğundan yakalayıp ikinci yazıda şöhretin ümüğüne çöker.

Her neyse Aziz and Azize okur! İki yanağı olan her yumuşaklığa surat denemeyeceğinden, adında ‘gazete’ olan her site de gazete değildir. Bendeniz de köşe yazarı değilim zaten.

Kurduğu uzun cümleler pps dosyaya dönüştürülüp, fonda hüzünlü ud müziğiyle yüzlerce mail adresine forward edilemeyen, adalet ve kıskançlık (kolay hazmedebilenleri, itaat edebilenleri kıskanmak) duyguları gittikçe keskinleşen, muntazaman köpekleşen ama köpek muamelesine tepkili, orta yaşı geçkin, kendi halinde (!) bir kadınım.

Yunanistan’daki isyanlardan ne anladım (Asteriks’in köyü Galya’nın ‘fakellaki’ mezesi), Akepe’nin Alevi başlara ördüğü çorap açılımını nasıl yorumladım (Alevi Marksizmi AKP pragmatizmi) vs. onları da www.habercek.com la www.yaprakdergi.com a yazdım. Bugün seri üretime geçtik anlayacağınız. Köpekliğimizden.

Şimdi gidiyorum. Hemzemin Kitabevi’nde, kenef duvarlarına yazan Tosun’un imza günü varmış. Kendisine köpekleşmeden şu alemde varolmanın sırlarını soracağım.

Tosun son vecizesini Vancouver metrosunun Langara istasyonu kenefine yazmış: ‘But sıkmakla .m daralmaz’.

Araştırdım, soruşturdum, ‘olmayacak şeylerden tasarruf etmeye çalışmanın beyhûdeliği’ne

dair bir sözmüş! Faideli...Mecidiyeköy otobüs durağına tebeşirle yazacağım.

Musevi okurun Hanukka’sı, Hristiyan okurun Krismis-i Şerif’i mübarek olsun!

Ne zaman kadın oluruz

‘Her biri birbirinden enteresan’ pozlar vererek, akılla yapılacak işlerden para kazanmaya çalışmadığımız zaman. Ya da çalıştığımız zaman...artık bilemiyorum!